04 Ağustos 2015

Kurtuluş Parkı ve Ayaşi Hz. ziyareti

Ankara'ya taşınmamızı fırsat bilip yüksek lisans için gerekli sınavlara girmiştim geçen sene. Daha önce merkeze gelip gitme fırsatım olmadığı için şansımı denememiştim hiç. Ne ALES ne YDS çalışarak girdiğim sınavlar değil ama ikisinden de güzel puanlar aldım. Ama Gazi Üni.'ye ilk denememde ALES puanımı biraz düşük buldular, tabi karnım burnumda 9 aylık hamile halimle mülakata gidince 'çocukla nasıl olacak bu iş' sorularına da maruz kaldım. Sınava tekrar giremedim bahar döneminde ama şansımı tekrar denedim, bu defa referans mektuplarımı da aldım. (Üniversitede bölümümüzün fenomen hocalarından, şuan ki bölüm başkanımıza buradan da çok çok teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum.)
Bu defa da kabul edilmezsem ALES'e tekrar girip ÖSYM'yi zengin etmeye (eşimin tabiriyle :)) devam edeceğim. Mülakata hanım sultanla gittik tabi bütün maşallah bonuslarını topladık yine :) Sağ olsun hocalar da nezaket gösterip beni fazla bekletmediler. Umarım şanslı şirinim annesinin de şansını açar. :) 
Tabi onca saat binada kalamadık, fırsattan istifade Kurtuluş Parkına attık kendimizi...

 Yıllardır Ankara'dayız ama Kurtuluş'a ilk defa gidebildik. Zamanlamayı beceremedik bazen, en çok ta şu yol kenarı park yeri ücretleri engel oldu. Hep yoğun, hep trafik var ve arabasız pek gezmediğimiz için sorun oluyordu. Belediye bu işi çözdüğünden beri rahatız bir kaç haftadır. 

Bu parkın bizim için ilginç tarafı Behzat Ç. efsanesi, bir Ankara polisiyesi :) 
96 bölüm üstüne 3 filmi de izleyince, hele ki Ankara'da çekilmiş, her bölümdeki her mekanı gidip tekrar tekrar gezdik, Kurtuluş hariç :) 

(Bu arada dizinin tekrar başlaması için imza toplanıyormuş, sonuna kadar destekliyorum :))

ZYT ilk defa güvercinlerle tanıştı, çok eğlendi, çok güldü, biz de onun gülüşüyle mutlu olduk her zaman ki gibi...

Mülakattan sonra serinlemek için biraz yukarılara çıkalım dedik, Ayaş'a doğru. Her geçişte söylerim şuradaki mübareğe bir dua okuyalım diye, bu defa kısmet oldu. Cami içerisinde türbesi, hakkında bilgi aşağıdaki fotoda. 
Dönüşte Yenikent'e varmadan Çanallı barajını keşfettik. Piknik için pek uygun değil, daha çok balık tutanlar vardı baraj kenarında. Yol üstünde pek çok köyden geçtik, yeşillikler içinde müthiş güzel bahçeli villalar vardı. İnsan o kadar parayı oradaki bir villa neden yatırır anlamam hala, zevk meselesi tabi. 
Yol boyu ZYT için organik tavuk alalım dedim durdum ve tesadüf bir çiftliğe rastladık. Tavukları satmıyorlar ama yumurtası gerçekten güzel, tadı fark ediliyor. 
Ben bebekliğimi Konya'nın Bozkır ilçesinde Bağyurdu köyünde geçirmişim. Annem ve babam görev icabı ordalarmış. Annem hamileliği boyunca ve ben de doğduktan sonra hep organik beslenmişiz. 

Tavuk, et, süt, yumurta, yoğurt, sebzeler... Ve gerçekten şunu söylemeliyim ki fark ediyor. 'Seni doktora götürdüğümü hatırlamam hiç' der annem, bu yaşıma geldim hala çok şükür pek hasta olmam, olsam da çabuk atlatırım. 

Yağmur için de elimden geldiğince böyle bir beslenme şekli sağlamaya çalışacağım. Malum tadına bakmaya başladık artık yiyeceklerin. Önümüzdeki ay günlük menülerimizi paylaşmaya başlarız burada.








Çanallı Barajı



Bu da çiftliğin koruma köpeği, gerçekten çok etkili, ayağına dolandığı için yürümek bile mümkün değil çiftlik etrafında :))



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder